Güncel
Göç İdaresi, 40 bin kişinin Türkiye’ye girişini yasakladı
Göç İdaresi'nin 40 bin kişinin Türkiye’ye girişini yasaklamasına ilişkin Uluslar arası Mülteci Hakları Derneği, İHH İnsani Yardım Vakfı, Özgür-Der, Akabe Vakfı, Medeniyet Vakfı ve AKDAV’ ortak basın açıklaması yaptı.
Türkiye'ye giriş yasağı koyma yetkisine sahip Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün hiç bir somut gerekçeye dayanmaksızın 40 bin kişi hakkında güvenlik-terör nitelikli giriş yasağı koyduğu öğrenilmiştir. Yabancı istihbaratların verdiği bilgiler doğrultusunda "G kodu" konulduğu anlaşılan bu 40 bin kişinin arasında çok sayıda Türk vatandaşlarının da olduğu tespit edilmiştir. Bu keyfi uygulamada yaşanan mağduriyetlerin aktarılması için çok sayıda STK Fatih Reşadiye Otel'de bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Uluslar arası Mülteci Hakları Derneği, İHH İnsani Yardım Vakfı, Özgür-Der, Akabe Vakfı, Medeniyet Vakfı ve AKDAV'ın ortaklaşa hazırladığı basın açıklamasında şöyle denildi:
“Türkiye, bir müddettir ülkelerinde yaÅŸanan sıkıntılar, baskılar, katliamlardan ötürü sığınacak yer arayışı içerisine giren çok sayıda mazlum ve maÄŸdur için sıcak bir yuva konumuna gelmiÅŸ ve bu niteliÄŸiyle tüm dünyada vicdan sahibi herkes tarafından saygı gören bir ülkedir. Ve hiç şüphesiz çok boyutlu siyasal, sosyal ve ekonomik maliyetine raÄŸmen sergilediÄŸi bu misafirperverliÄŸinden ötürü Türkiye'nin bu tutumu sadece bugün için deÄŸil, gelecek nesillerce de övünçle anılacaktır. Ne var ki, son dönemlerde sıkça karşılaşılmaya baÅŸlanan ve geçmiÅŸte kaldığını umduÄŸumuz bürokratik iÅŸleyiÅŸi hortlatırcasına gündeme gelen bazı uygulamalar bu olumlu tabloyu zedelemektedir.
Kimisi sığınacak güvenli bir ülke arayışı içinde olan, kimisi turist, kimisi de Türkiye'de oturma iznine sahip genelde Ä°slam coÄŸrafyasının farklı beldelerinden çok sayıda insanın ülkeye giriÅŸi engellenmekte, hatta burada yaÅŸayanlardan ülkeyi terk etmeleri istenmekte ve sonuçta sayısız kardeÅŸimiz ağır maÄŸduriyetlerle karşılaÅŸmaktadır. Haklarında güvenlik kaygısı bulunduÄŸu ya da terör şüphelisi oldukları gerekçesiyle Türkiye'de kalmalarına ya da Türkiye'ye giriÅŸ yapmalarına izin verilmeyen bu insanların sayısı hızlı bir ÅŸekilde yükselmektedir. Aleyhlerinde somut hiçbir delil, gerekçe bulunmaksızın ‘suçlu' konumuna oturtulan ve bir kısmı da doÄŸrudan kaçmak, terk etmek zorunda kaldıkları ülkelerine geri iade edilen bu insanların yaÅŸadıkları maÄŸduriyetler katlanmaktadır. Son açıklamalar doÄŸrultusunda yaklaşık 40.000 yabancı hakkında güvenlik-terör nitelikli giriÅŸ yasağı konulduÄŸu bilinmektedir.
GiriÅŸ yasağı koyma yetkisine sahip Göç Ä°daresi Genel Müdürlüğü yetkilileri ile görüşüldüğünde uygulamanın ne kadar keyfi ve vicdanları yaralayıcı bir tarzda geliÅŸtiÄŸi kolaylıkla anlaşılmaktadır. Öyle ki, Havalimanlarında bulunan Risk Analiz ve DeÄŸerlendirme Bürosu, Terörle Mücadele Åžube Müdürlüğü, Emniyet Ä°stihbarat, MÄ°T, DışiÅŸleri Bakanlığı Güvenlik ve AraÅŸtırma Daire BaÅŸkanlığı, Emniyet Ä°nterpol ve Konsolosluklardan doÄŸrudan iletilen ya da dış ülke kaynaklarından aktarılan ‘bilgiler' doÄŸrultusunda hiç araÅŸtırma, sorgulama yapılmaksızın sadece gelen soyut ve mahiyeti belirsiz bilgilerden kalkılarak onbinlerce insan hakkında giriÅŸ yasağı konulduÄŸu öğrenilmiÅŸtir.
Daha vahimi de ÅŸudur ki, idari kurumlar ile yapılan görüşmelerde giriÅŸ yasağı konulmasına gerekçe teÅŸkil eden ‘bilgi'nin genelde giriÅŸ yasağı konulması istenen yabancı ÅŸahısların vatandaşı oldukları ülkeler tarafından paylaşıldığı öğrenilmiÅŸtir. Yani bir anlamda avın kaderi avcının ÅŸahitliÄŸine bırakılmış olmaktadır.
Oysa uluslararası hukuka aykırılığı tartışmasız olan bu talepler hukuki olarak kullanıma uygun değildir. Bu bilgiler daha çok istihbari nitelikte olup, eğer bilgiyi paylaşan devlet kötü niyetli ise; burada o devletin zulmünden kaçan ve ülkemize sığınmak zoruna kalmış mağdurların zulme uğramasına yol açılmaktadır.
Konuyla ilgili olarak yetkililerle yaptığımız görüşmelerde ve mevcut kod uygulamasına maruz kalan insanların profillerine baktığımızda maalesef Göç Müdürlüğü içerisinde gelen bilgileri süzgeçten geçirecek, değerlendirme yapacak bir sistemin kurulmadığı net biçimde ortaya çıkmıştır. Bundan ötürü zaten ülkesinde muhalif konumda bulunan ve düşüncelerinden, inancından, kimliğinden ötürü ayrılmak zorunda kalmış olan şahısların evrensel hukuk kurallarının hilafına ülkelerine sınır dışı edilmelerinin önü açılmaktadır. Bu aşamada Suçluların İadesine Dair Sözleşme hükümleri ile Türk Ceza Kanunu'nun 18. maddesindeki ağır iade koşullarını etkisiz kılmak isteyen diğer devletlerin de Türkiye'nin içerisinde bulunduğu güvenlik sıkıntısını istismara yeltendikleri açıkça görülebilmektedir.
Yabancıların ülkeye girişlerinin yasaklanması kararlarına dayanak olarak her ne kadar 6458 sayılı Yabancılar Ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 9. maddesi gösterilse de uygulamadaki kodlar çoğu kez yasa maddesine aykırı şekilde ihdas edilmektedir. Şöyle ki, söz konusu yasa metnine göre Türkiye açısından kamu düzeni ve kamu güvenliğini tehdit ettiği konusunda kamu kurumlarından istihbari bilgi gelmesi koşulu ile yabancılara giriş yasağı konulabileceği; ülke içerisinde bulunanlara ise ancak somut bir sınırdışı etme sebebi bulunması halinde sınırdışı kararının icra edilebileceği ve bu işlemden sonra aynı şahısların tekrar ülkeye girişlerinin engellenmesi amacı ile giriş yasağı konulabileceği ifade edilmektedir. Oysaki uygulamada muhalifleri bulundukları ülkelerin verdiği bilgiler doğrultusunda çoğu kez ülke içerisinde bulunan yabancılar hakkında hiçbir somut gerekçe olmadan giriş yasağı ihdas edilmekte ve mağdur edildikleri ülkelere sınırdışı edilmeye zorlanmaktadır.
Yukarıda anılan düzenleme dışında giriş yasakları ve muhtevalarına ilişkin kamuya açık bir mevzuat bulunmamakta, bu nedenle bu tür düzenlemelerin kamuya kapalı genelgelerle yürütüldüğü tahmin edilmektedir. Bu kapsamda uygulamada tespit edilebildiği kadarı ile G seri kodlu giriş yasaklarının süresiz olduğu da öğrenilmiştir. Yabancılar açısından en üst düzey G kodu, 87 ilavesi ile bilinen terör nitelikli düzenleme olup, genelde IŞİD mensubu olduğu kanısı ile hareket edilen kişilere uygulanmaktadır. Bu uygulamanın ise, muhataplarına ilişkin kişinin devlet nezdindeki tüm iyi niyetlerini ortadan kaldıran, cüzzamlı muamelesi görmesini sağlayan ve o kişinin müthiş bir önyargı kalkanı ile mağdur edilmesine yol açan idari bir işlemdir. Adlarının yanına G kodu düşülmüş kişiler, havalimanlarında uzun süre bekletilmekte, ülke içerisinde ikametlerine izni verilmemekte ya da ikametleri uzatılmamaktadır.
Güvenlik endiÅŸesiyle baÅŸvurulan fakat hukuki ilkelerle baÄŸdaÅŸtırılması oldukça zor görünen ve her gün artan sayıda yeni maÄŸdurlar üreten bu tür uygulamalar Türkiye'yi sığınılabilecek güvenli bir ülke olarak gören mazlum kardeÅŸlerimizi hayal kırıklığına uÄŸrattığı gibi, insan haklarını önemseyen bizler açısından da kardeÅŸlik hukukunun zedelenmesi anlamına gelmektedir. Vicdanlarımızı yaralayan bu uygulama ayrıca Türkiye'nin son yıllarda maÄŸdur ve mazlumlar nezdinde kazandığı prestije, saygınlığa da gölge düşürmekte olup, bu yakışıksız ve haksız uygulamanın acilen sona erdirilmesini talep ediyoruz.”
BÃœLENT YILDIRIM: TÃœRKÄ°YE'YE DAVET EDÄ°LENLERE BÄ°LE G-87 KODU UYGULANIYOR
Açıklamanın ardından söz alan Ä°HH Genel BaÅŸkanı Bülent Yıldırım ise, bu konunun uzun süredir kendilerini yaralayan bir husus olduÄŸunu anlattı. Filistin Devleti'nin DışiÅŸleri Bakanı da olmak üzere binlerce kiÅŸiye Türkiye'ye giriÅŸ yasağı konulduÄŸunu vurgulayan Bülent Yıldırım, “Havaalanına gelince bu kodların konulduÄŸu fark ediliyor. Daha sonra 5-6 saatlık bir çalışma sonucunda bu insanlar ancak içeri alınabiliniyorlar. Yine Sayın CumhurbaÅŸkanımızın davetlerine katılan VIP'den geçen, fakat dönüşte de ‘sana yönelik yasak var, sen buraya nasıl geldin' denilerek sorguya alınan Türkiye dostları var. Peki CumburbaÅŸkanı, BaÅŸbakan, DışiÅŸleri ve Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nın davetlisi olarak Türkiye'ye gelenlere bile G-87 kodu uygulanıyor. Peki, bu VIP misafirlere kim yasak uyguluyor. Demek ki, devlet içinde bir devlet var” deÄŸerlendirmesinde bulundu.
“İÇERÄ°DE TÃœRKÄ°YE'NÄ°N ALEYHÄ°NE ÇALIÅžAN BÄ°R Ä°HANET ÅžEBEKESÄ° VAR”
Rusya ile gerginliğin en üst seviyede yaşandığı günlerde yaşlı insanları, kadınları ve bebeklerin Moskova yönetimine gönderildiğini aktaran IHH Başkanı Yıldırım, sözlerini şöyle tamamladı:
“Demek ki, bu iÅŸleri yapan bir yapı var. Bu o kadar basit bir durum deÄŸil. İçeride Türkiye'nin aleyhine çalışan bir ihanet ÅŸebekesi var. Bütün uyarıları bu devam ediyorsa, buna baÅŸka bir ÅŸey denilmez. Filistin davasında önemli insanlar, Ä°hvan'ın önemli insanlarına bu yasakları konuluyor olması, Türkiye'nin imajına büyük zarar veriyor. Türk vatandaÅŸlarına yönelik de konulan yasaklar var. Bunları önümüzdeki günlerde sizlerle paylaÅŸacağız.O zaman kamuoyu daha da ÅŸaÅŸkınlığa uÄŸrayacak. Bir süreç iÅŸlettiÄŸimiz için ÅŸimdilik söylemeyeceÄŸiz.”
Henüz yorum yapılmamış.